Kayıtlar

İlk Fotoğraf Karesi

Resim
  Belki bir değeri yok diğerleri için Ama ‘ İLK’ sonuçta değil mi?   Yan yana birçok fotoğraf karesi varmış Adamla kadının Ama bu başkaymış. Bu fotoğrafta adam kadına; ‘ Senden hoşlanıyorum’ demiş. Kadın saf mı yoksa salak mı? O iki kelimeden sonrasını hatırlamıyormuş. Çünkü ilk aşkının heyecanıymış Kalbi pırpırken kulaklarını tıkamış Onun için büyük bir adımmış bu Duyguları nihayet karşılık görüyormuş. Ama devamını dinleseydi eğer Adamın söylemek istediğinin o olmadığını Anlardı. Adamın onu değil de, SEVMEYİ SEVDİĞİNİ Anlardı. Kadın bir şey diyemedi Aklı gibi dili de lal oldu Hem heyecandan hem korkudan… Kuytu bir köşedeydiler Ya birisi görürse -           İçinden de adamın dudaklarına yapışmak geliyordu - Ah utanmasaydı… Bakmayın kadının çekingenliğine Deli cesareti varmış kadının Aptalca bir cesaret Ama ‘ İLK ’ olmasaydı keşke.   İyi bir arkadaşı varmış kadının. Arkadaş bu ya O ilk kareyi yakalamış Yakalamış yakalam

ATA' YA SAYGI TURU PART 2 (11.05.2019)

Resim
  Birinci Gün; ·        -  Havza’ ya geliş ·        -  Terkedilmiş yurtta kalış ·       -   Mustafa’nın mükemmel Tavuk Sotesi    Her güzel şeyin bir sonu olurmuş. Belki de benim için daha güzel şeyler olur ha? Umudum yok ama J    Ömerlerin ( Samsun’da ilk gece kaldığımız arkadaşlar)   evinde zar zor kalma faslından sonra heybelerimizi yüklendik. Önemli not: Bir daha böyle bir tura çıkarsam yanımdaki arkadaşlarımın hiçbirisine alarm kurdurmayacağım. Zaten uyanmıyorlar. İki dakikalık uyku sefamızın içine ediyorlar. Her neyse sabahın erken saatlerinde İLK ADIM’ a gidip Havza’ ya doğru yol aldık. Bu sırada aklımdaki bazı sorular: Yokuş var mı? Varsa ne kadar dik? Bunlarla cebelleşirken ‘ Amann be Hilal ne düşünüp duruyorsun? Sonunu düşünen kahraman olamaz.’ Deyip o güzel yeşil yola sürdüm bisikletimi. Zorlandığım anda ‘ Yaparsın Hilal!’ dedim. Yaparım! Güçlü bir insanım ben.     Yola çıkmadan önce hava durumuna baktığımızda yağışlı bir hava görünüyordu. Fakat Havza’ya 24 km k

Bir Acıya Kiracı

   Metin Altıok'un kaleme aldığı şahane şiir kitabı. Bilmezdim kitabı elime aldığım gün benim de bir acıya kiracı olacağımı.     Sabah erkenden gözlerimi mutlu bir şekilde açtım. Memleketime -köyüme- döneli 1 -2 gün olmuştu. Herhalde köyün o temiz havası, kuşların cıvıltısı ve horozların o "uyanın artık!" dercesine ötüşü daha fazla uykuya esir olmamı engelledi. Annemle güzel bir kahvaltı yaptık. Sonrasında annem dedi ki: " Kızım benim içimde bir sıkıntı var. Annemin yanına gitmem gerek. Onu görüp geleyim." Ben de onayladım ve annem gittikten sonra kütüphaneme doğru yol aldım. Uzun zamandır açmadığım için kitap yeni kitap kokuları, eskileriyle harmanlanmış ufak bir havasızlık kokusuyla bunumu okşadı. Tabii bu yeşil mi yeşil, kahverengi tonlarının yeşillikleri baskı kurduğu, kış havasından çok bahar havasının hakim olduğu güzel köyümde; terasımızdan bahçede yayılan koyunları izleyerek kitap okumanın keyfini çıkarmazsam olmaz. Ankara'ya götüremediğim ve kapağın

GRİ KENTİN ÖZGÜR ÇOCUĞU

Resim
  Sevgili minnoş okurlarım;    Geri dönüşüm hızlı oldu ve bu yazımda sizlere benim için ve bence Ankara için çok önemli bir yerden bahsetmek isterim. Burası bir park. Bu Park öyle bir park ki küçük bir alan kaplamasına rağmen insanda uyandırdığı his çok ayrı bir şey. Peki nedir bu parkı bu kadar özel ve güzel kılan şey? Anlatayım;    Park binalarla kaplı yapay, bitki örtüsünün çok zayıf olduğu bu gri, bir o kadar da kasvetli şehrin oksijeni adeta. Her mevsim ayrı bir güzelliğe sahip, merkezi konumda, 7’ den 70’e herkesin rahatça yürüyüş yapabileceği, koşup oynayabileceği, arkadaşlarınla şöyle müzik yapabileceğin özgür bir park. Ankara’da yaşayan ya da en azından bir müddet burada bulunmuş insanlar ne demek istediğimi çok iyi anlar. Bu park bende sanki köyümdeymiş hissi uyandırıyor. İnsanların birbirinden keskin çizgilerle ayrılmadığı, her an herkesle iletişim kurabildiğin örneğin yoldan geçen bir bisikletliyle kolayca arkadaş olabildiğin, bir köşesinde sakince kitap okuduğun, etraf

YİNE YENİ YENİDEN... 💃💃

Resim
  Merhaba küçük ama sevimli okuyucularım;     Bazen kendimi bir işe başlarken çok heyecanlı bulduğum halde etrafımda gelişen olaylar sonucu o işi sonlandıramaz halde ya da devam ettiremez halde buluyorum. Bu galiba benim son bir iki yılda geliştirdiğim bir özelliğim. Nitekim bir hevesle başladığım Blog maceram da öyle oldu. ATA’YA SAYGI TURU günlüğümden uyarlayarak başladığım Blog serüvenim, ilk yayınımdan sonra maalesef devam etmedi. Bununla birlikte özellikle pandemi sürecinin getirmiş olduğu buhranla yeniden yazma gereksinimi duydum. Fakat önümde bir engel var ki bu benim asıl konumdan sapıp başka konular üzerine yoğunlaşmamı sağladı. Şimdi sizlerle bu engelin ne olduğunu paylaşacağım. Günlüğüm şuan aile evimde ve benimle arasında kilometreler var. O yüzden içeriği değiştirmek zorundayım. Sonuçta annemi arayıp ‘Anacuğum benim şu dolabımın en kuytu yerine saklamış olduğum kutunun içindeki günlüğümü gönderir misin?’ diyemem değil mi? Eğer bunu söylersem annemin benim sır dolu dünyam

Kısa Bir Özgeçmişle Beraber Küçük Adımlar...

Resim
Selam;    Bir blog yazısına nasıl başlanır? Nelere dikkat edilmelidir? vs. bu konular hakkında hiçbir bilgim yok. İlk kez böyle bir şeye adım atıyorum. Tabii lisedeyken yazdığım kompozisyonları, iki üç güne bir karaladığım güncemi ya da aşk acısı çektiğimi düşünerek karaladığım şiirleri saymazsak. O yüzden yanlışım falan olursa affola. Hayatımın iki başlangıcını birleştirdiğim için uzun soluklu bir yazı olacak. Dikkat!  Ha bir de ne saçmalıyor bu kız diyebilirsiniz. Olsun ben yazayım da söz uçar yazı kalır öyle değil mi?    Şimdi öncelikle kendimi tanıtmalıyım sanırım. Ben Hilal Şimşek.( Adımı ve soyadımı beraber kullanmayı seviyorum çünkü göğün çocuğuymuş gibi hissediyorum.) 1997 yılında Adana' nın şirin mi şirin bir köyünde dünyaya geldim. 4 kişilik bir çekirdek ailenin asi kızıyım :) Çok detaya inmek istemiyorum çünkü benim için önemli olan şimdim ve geleceğim. Şuan Ankara Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü 3. sınıf öğrencisiyim.- Ben kağıtları sanala dökene kadar 4. sınıf old